Həcər Pənahlının müraciəti Türkiyə mediasına çıxdı
Türkiyənin “Sabah” qəzeti artıq bir ildən çoxdur həbsdə olan Azərbaycan Milli Azadlıq Hərəkatının liderlərindən biri Nemət Pənahlının xanımı Həcər Pənahlının Türkiyə baş naziri Rəcəb Tayyib Ərdoğana məktubu haqda xəbər verib. H.Pənahlı Ərdoğana həyat yoldaşının haqsız həbsdən qurtulmasına kömək göstərməsi xahişi ilə müraciət edib.
“Sabah” qəzeti H.Pənahlının məktubu barədə bu sözlərlə xəbər verir: “Azərbaycanda bir ildən artıqdır həbsdə olan Azərbaycan Milli DövlətçilikPartiyasının sədri, 1988-ci il Milli Azadlıq Hərəkatının liderlərindən Nemət Penahlının yoldaşı Həcər Penahlı, yoldaşının qurtarılması üçün baş nazir Tayyib Ərdoğandan kömək istədi. Pənahlı baş nazir Ərdoğandan “Azərbaycan prezidenti İlham Əliyevə həbsxanalarda vicdan məhbusları ilə görüşməyi tövsiyə etməsini” istədi. Pənahlı, yoldaşının İslama olan inancı və yazdığı şeirlər səbəbiylə həbs olunduğunu iddia edir. Pənahlı, “6 uşağımız var. Uzun illər azadlıq mübarizəsi verən atalarını indi əllərində qandal görmək uşaqlarımı məhv edir” deyə qeyd etdi. Xanım Pənahlı məktubunda “Hörmətli Ərdoğan, şəxsinizin bütünTürk və Müsəlman dünyası üçün etdikləri ortada. Bunun üçün sizi həqiqətən çox sevir, təqdir edirik” dedi”.
Türkiyənin “Haberx” internet qəzeti isə H.Pənahlının məktunun tam mətnini dərc edib.N.Pənahlının kimliyi və saxta ittihamlarla 6 il müddətinə azadlıqdan məhrum edildiyi haqda oxucularına xəbər verən “Haberx” məktubu belə bir təqdimatla dərc edib: “Azərbaycandakı bütün hüquqi yollar və dövlət qapıları üzlərinə bağlanan Pənahlı ailəsi son çarə olaraq baş nazir Ərdoğana bir məktubla müraciət edərək yardım istədi”.
Həcər Pənahlının Ərdoğana yazdığı məktubun tam mətni:
Sayın başbakan! Büyük mutasavvıf şair Celaladdin Rumi Mesnevisinde şöyle der: Günlerden bir gün, Musaya Allahdan hitap geliyor. “Ey ayın doğuşunu koynundan gören! Ben ki, Allahım! Seni nurumla aydınlatdığım halde, neden hastalandım da gelmedin, benim hatırımı sormadın? “
Musa: “Ey Rabbim! Ey yüce ve bir olan Allahım! Sen ki, noksanlardan uzaksın. Bu nasıl bir sırrdır. Bunu bana bildir,” dedi. Allah yine buyurdu: “Hastalandımda niçin beni kerem edip de yoklamadın?” Musa: “Ya Rabbi ama senin noksanın olamaz ki, bu ne demek, lütfen bu sırrı bana aç, yoksa aklım, kararım elden gitti”. Allah buyurdu ki, “Benim has ve seçilmiş bir kulum, bana yakın olan bir kulum hastalanmıştı, sen onu yoklamadın. İyice bir bak, o benim. Onun mecalsizliği, hastalığı benimkidir”
Sayın başkan! Şahsınızın tüm türk ve müslüman dünyası için yaptığı şeyler tüm dünyaya belli. Bunun için sizi gerçekten çok seviyor, size takdir ediyor ve varlığınızı Türkiye için Allahın verdiği bütük bir armağaan olarak değerlendiriyoruz. Neden söze şöyle başladım, çünki, eminim eğer hakkında söz edeceğim kişini, Nimet Penahlını yakından tanısanız onun mecalsizliğinin kime ait olduğunu hemen anlarsınız. Ve o zaman Allahın seçilmiş ve has bir kulu olarak, üstelik bir zamanlar hayal bile edilemeyen bir gerçeğe, Türkiyenin yolunun Kafkaslara açılması için mücadele edenlerin en önde gidenlerinden biri olarak onun durumuna bigane kalmazsınız.
Sayın başkan! Bir sene önce eşim Nimet Ehet Penahlı siyasi görüşleri nedeniyle çok kötü bir iftiraya uğratılarak tutuklandı. Nedenini sorsanız Nimet Penahlının ideali ve inancından başka bir sebep söyleyemem. Çünki ben onu tanıdığım günden Hakk sözünü söylemekden kendini alıkoyamayan, korkusuz biri gibi tanıdım. Ben o sıralar büyük bir bunalım içindeydim. Aklımdan tüm Avrupa İnsan Hakklarını geçirdiğim o günlerde eşimle yazışma fırsatı buldum. Ne yapmam gerektiğini, ona kimin yardım ede bileceğini kendine sordum. Şimdi avfınızı dileyerek bana yazdığı cevap mektubundan bir parça size yazıyorum:
“Hacer hanım! Bilirsin ki, ben Hakk yolunun yolcusuyum. Bu yüzden tuttuğum hak yolunda bu güne kadar Allahdan başka kimseden ne yardım umdum, ne de kimseye sığınmadım. Bu yolda bana hep o yardımcı oldu.Hakkın sözünü söylememem için bana sunulduğu halde vaz geçtiğim dünya serveti belki kimsenin hayali bile değildir. Bu yüzden emin ol ki, beni haps ede bilirler, belki öldüre de bilirler, ama kalbimi, gönlümü feth edemezler. Çünki ben Allahdan hiç bir zaman beni korumasını dilemedim, benim kalbimi korumasını diledim. Aile, evlat, ana-baba, daha sonra mal-mülk, servet sevgisinin kalbimdeki vatan, millet, halk ve hakk sevdasına gölge düşürmemesini diledim. Benim Hakk sevdamı, yalnızca Hakk sevdalıları anlar, dilimi irfan sahipleri bilir, yolumu Hakk aşıklarının yolundan gidenler tanırlar. Aslında ben zamanımızda böyle biri olarak, sadece bana değil tüm müslüman dünyasına yardım ede bilecek tek kişi tanır ve onu taktir ederim ki, o da Recep Tayyip Erdoğandır. Sesimi ona ulaştıra bilirsen de ki, o bir konuşmasında Obamaya hitaben: “Biz isteriz ki, siz kimsesizlerin kimsesi olasınız” demişdi. Eğer beni anlarsa, ben de aynı şeyi, hem de sadece kendi adıma olmamak yüzere ona söylüyorum.
İşte bu yüzden emin olun ki, bu mektubu size bir devletin başbakanı olmaktan daha çok, Allahın ona yakın olan bir kulu olarak, bir iman sahibi olarak, irfan sahiplerinin, Hakk aşıklarının dilinden anlayan biri olarak yazıyorum. Dünyevi makamınıza gelince, bunu sadece Allah tarafından size verilmiş, başkalarının istese dahi yapamayacağı şeyleri yapa bilme imkanınız gibi değerlendiriyorum. Çünki, ben Nimet Penahlının sadece eşi değil, kazandığım bütün manevi makamlar için borçlusu olduğum öğrencisiyim.
Sayın başkan. Bir insan düşünün ki, imanlarına bağlı oldukları için içinde yaşadıkları rejimin, yani Sovyet imperializminin zulmüne uğratılmış, mal-mülkü elinden alınarak iflasa uğratılmış bir ailede doğmuş ve bu yüzden Sovyet rejimine karşı özel olarak nefret ruhunda büyümüştür. Cocukluğundan beri edebiyyata ilgi göstermiş, Allahın ona verdiği şairlik kaabiliyyetinden kaynaklanan şiirlerinde Sovyet rejiminin insanları kul, köle durumuna düşüren çirkinliklerinden, özgürlük sevgisinden, İlahi aşktan ve s, söz etmiştir.Bu aşkın etkisiyle kendisi için yaşama sebebi bildiği “Köroğlu” destanıni kelimesi-kelimesine ezberlemiş, bir gün Kır atını binip te Çamlıbele gideceği günün aşkıyla yanarak büyümüşdür. Nihayet hayallerini gerçekleştirmek için 1988 yılında “ Meydan harekatı” adı ile Azerbaycan tarihine yazılmış olan Milli Özgürlük Harekatının başına geçmiş, büyük bir uğurla Azerbaycanın milli özgürlük savaşı tarihine mührünü vurmuştur. Tüm gençliğini sizinle kanı bir, dili bir, dini bir olan milletinin istikbaline adamış, bu yolda insan aklının eremediği zor bir hayat yaşamış, bu güne kadar sağ kalması bile ilahinin taktirine ait mucizeden başka bir şey değil. Bir insan düşünün ki, eyilişi sadece Allaha secdesidir, yolu Hakk yolu, kazancı Ahiretidir. Suçu halkına ve vatanına karşı Allahın verdiği aşırı sevgi duyqusudur. Siyasi sahneye çıktığı günden tek maksadı halkını özgür ve mutlu göre bilmektir. Bunun içindir ki, Azerbaycanın özgürlüğünü kazanması için kendini kuduz Sovyet Emperializmasının önüne atmaktan çekinmemiştir. Bunun içindir ki, Azerbaycan Özgürlüğünü kazandıktan sonra da ülkenin servetinin bu millete yöneltilmesi uğrunda, insanların hakklarının taptanmaması uğrunda hakimiyyete gelmiş tüm devlet başkanlarının önce bahşiş ve makam teklifini redd etmiş ve daha sonra cezaevinde tutuklu olmuştur. Hakikatleri söylemesi nedeniyle defalarca özgürlüğünü kazandığı Azerbaycanda kendi özgürlüğü elinden alınmıştır. Sebepse, hakksızlığa karşı mücadele etmekten vaz geçmemesi, ya da geçememesidir. Çünki, milyonların şahit olduğu bir durum var ortada. Nimet Penahlı “Meydan” harekatına önderlik ederken, ilk sözü bu olmuşdu: “Ben bu gün bu “Azatlık” meydanını “Kerbela” meydanı ilan ediyorum. Burada sadece Hakk için kendinin ve sevdiklerinin ölümünü göze alanlar kalsın, alamayanlar gitsin, lütfen”. İşte onun davasından vaz geçememesinin sebebi de şu. Hiç Kerbela savaşında davasından vaz geçen oldu mu? O kadar ki, Nimet Penahlı bir zamanlar siyasi kaabiliyyetine güvenerek hakimiyyete gelmesine her kesden daha çok yardımcı olduğu bir hakimiyyete karşı çıkmaktan, hakikatleri söylemekten çekinmedi.İşte bu yüzden bu gün hakkında söz etdiğim kişi, Nimet Penahlı yine zindanda. Ama bu defa kendi suçuyla değil, Hazreti Yusuf gibi rezil bir iftiraya uğratılarak 26 yaşında Sovyetler Birliği tarihinde görülmemiş bir harekata önderlik yapmış bir insan 50 yaşında serserilik”le suçlanarak haps edildi, bununlada kalınmayip cezaevinde açlık qrevi yapmak zorunda kalacak kadar fiziksel ve manevi işkencelere maruz kaldı. Nimet Penahlı sade bir vatandaş değil. Bu gün Azerbaycanda devlet bayramları olarak anılan 17 Kasım Milli Dirçeliş günü, 31 aralık-İran işqalinde olan Güney Azerbaycanla, Kuzey Azerbaycan arasındaki devlet sınırlarının dağıtıldığı gün –Dünya Azerbaycanlılarının Hemreylik günü, 20 ocak Rus emperializmine karşı Milli Direniş Günü Nimet Penahlının ismi ve faaliyyeti ile bağlıdır.
Sayın başkan! Biz ailesi olarak bu gün sizden Nimet Penahlı için yardım istiyoruz. Eğer “Biz ne yapa biliriz, bu bir devletin iç meselesidir” diye düşünecek olursanız, ben de size, eğer Kerbela meydanında Hakk savaşına kalkanlar sizden yardım isteye bilseydiler, onlara bu sizin iç işiniz diye karşılık verirmiydiniz diye sormak istiyorum. Bizim, kendi devletimize düşman olduğumuzu da düşünmeyin lütfen. Hem biz, sizin içinizde iyi, ya kötü ne düşünmüş olursanız olun, dünyanın gözü önünde Azerbaycanın cumhurbaşkanı ile ilgili tek olumsuz kelime söylememenizi de çok büyük sayqı, hürmet ve anlayışla yüksek deyerlendiriyoruz. Çünki, bizim gibi insanlar için devletin ve milletin umumi menfaetleri her şeyden yüksekdedir. Ama söz konusu olan kişi de bu devletin ve milletin umumi menfaetleri için tüm gençliğini kurban vermiş ve hayatının geri kalan kısmını da devletine ve milletine adamak aşkıyla tutuşan bir insandır. Ayrıca onun için cumhurbaşkanına dava açın da demiyoruz. Siz bir konuşmanızda “İlham kardeşimle aramızda mesafe yok. İstediyim zaman ben onu, o beni araya bilir” demişdiniz. Ben sizden sadece bu imkanınıza dayanarak sizin bir büyük kardeş olarak söylediğim hakikatleri cumhurbaşkanımıza ulaşdırmanızı, düşünen kafaları hapishanelerde ezmek yerine onlarla teker-teker görüşüb dinlemesini tafsiye etmenizi, cumhurbaşkanlığını yaptığı ülkedeki hakksızlığı, adaletsizliği göre bilmesini sağlamanızı rica ediyorum. Emin olun ki, bunu yapa bilirseniz büyük ustad Hüseyn Cavidin:
Kesse her kim dökülen kan izini
Kurtaran dahi odur yer üzünü
diye anlatdığı kişi siz olursunuz. Emin olun ki, kendimin böyle bir imkanım olsaydı, bunu kendim bile yapmaktan büyük zevk duyardım. Amma malesef, bizim ülkemizde cumhurbaşkanına ulaşa bilmek uzaydakı gezeyenlere ulaşa bilmekten daha zor.
Lütfen, elimizi geri çevirmeyin. Allah yar ve yardımcınız olsun.